Yahudi Lobilerinin Ermeni İddiaları
Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’ndeki en önemli Yahudi lobi kuruluşlarından olan American Jewish Committee (AJC) ve Anti-Defamation League (ADL), (İftira ve İnkârla Mücadele Birliği), ABD’de yıllardan beri düzenli aralıklarla gündeme taşınan Ermeni iddialarına karşı bazen tarafsız bazen da Türkiye yanlısı tavır sergilerken bu defa Ermeni iddialarını kabul ettiklerine dair açıklamalar yapmaya başlamışlardır.
ABD’de faaliyet gösteren ve yakın dönemde Başbakan Recep Tayip Erdoğan’a “Cesaret Ödülü” veren Yahudi kuruluşu ADL’nin Başkanı Abraham Foxman, yazılı bir açıklama ile Ermeni iddialarını kabul ettiklerini ifade etmiş, diğer önemli Yahudi kuruluşu olan AJC ise, Ermeni iddialarını kabul edeceklerine yönelik mesajlar vermeye başlamıştır. ABD’de bağımsız bir şekilde NGO olarak faaliyet gösteren ADL, AJC ve benzeri kuruluşlar Amerikan karar alma mekanizmasında oldukça etkili konumlarıyla bilinmektedirler.
Yıllardır ABD’de Türkiye ile ilgili olaylarda ya tarafsız ya da zaman zaman Türkiye’nin yanında yer alan bu kuruluşların birden bire 180 derece olmasa bile önemli açıda tavır değiştirmelerinin altında yatan ana sebebi, Türkiye’nin Orta Doğu politikalarında aramak hiç de yanıltıcı olmayacaktır.
ABD’deki Yahudi kuruluşlarının bu yeni tavırları dış politika açısından değerlendirildiğinde:
1- Türkiye-İran arasında gerçekleşen yakınlaşmanın doğurduğu tedirginlik: Son dönemde Türkiye ile İran arasında Enerji alanında gerçekleştirilen antlaşmaların üzerine ABD’deki Yahudi lobi kuruluşlarının bu şekilde bir tepkiyle karşılık vermesi gerçekte şaşırtıcı olmamıştır.
2- Irak sonrası Türkiye-Irak ilişkileri: Yine Irak’la ilgili olarak Amerika sonrası Türkiye’nin Irak’ta alacağı pozisyon, İsrail ve Amerikan yönetimini yakından ilgilendirmektedir.
3- Türkiye-Suriye ilişkileri: Son dönemde İran’ın yanı sıra Türkiye-Suriye ilişkilerindeki gelişmeleri özellikle İsrail’in yakından takip ettiği ve bu durumun İsrail’i endişelendirir bir hal aldığı, ADL ve AJC’nin ani tepkileri açıklar niteliktedir.
ADL ve AJC’nin Ermeni iddiaları konusundaki ani çıkışlarındaki sebeplerinden birisi de, AKP hükümetinin yeni dönemi için bir uyarı niteliğinde okunabilir. Son dönemde ABD’nin bütün karşı çıkışlarına rağmen Türkiye’nin İran ile giriştiği enerji işbirliği, yeni dönem AKP’nin dış politikası hakkında ABD ve İsrail’de bazı endişelerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. AKP’nin yüzde 46,5’la iktidara gelmesi, Başbakanlık, Meclis Başkanlığı ve muhtemelen Cumhurbaşkanlığının da bu partiye mensup milletvekilleri tarafından doldurulması, bahsi geçen ülkelerde hükümetin yeni dönemde Orta Doğu’ya meyilli daha bağımsız dış politika izleyeceği endişesini ortaya çıkarmıştır.
ADL ve AJC gibi Amerika’da oldukça etkili olan Yahudi lobi kuruluşları her ne kadar İsrail’den bağımsız olarak hareket ettiklerini söyleseler de Amerikan karar alma mekanizmasında öncelikli bir şekilde hatta kuruluş amaçları olarak, İsrail’in bölgedeki konumunu iyileştirme, yükseltme ve İsrail lehine çıkartılan kararlarla İsrail’i bölgede önemli bir güç haline getirme yönünde gayret sarf ettikleri bilinen bir gerçek olarak ortadadır. Gerçek tablo bu şekilde olmasına rağmen İsrail yönetimi resmi söylemleri ile her defasında bu lobi kuruluşları ile organik bağları bulunmadıkları mesajını sık aralıklarla vermektedir.
ABD’de faaliyet gösteren ADL ve AJC gibi Yahudi lobi kuruluşları yıllardan beri Türkiye’nin başını ağrıtan Ermeni sorunu konusunun hemen bütün detayları hakkında Ermeni lobi örgütlerinden bile daha fazla strateji ve bilgiye sahip olmakla birlikte Amerikan karar alma mekanizmasındaki güçleri ile de bu konuyu sürekli olarak Türkiye’nin önüne çeşitli konularda pazarlık konusu olarak getirtme noktasında uzmanlaşmışlardır. Stratejik pazarlık konusunda en önemli ipuçlarından birisini ADL Başkanı Abraham Foxman’ın Ermeni tasarısının Kongre’de kabul edilmesine karşı oldukları yönündeki açıklamasında görmek mümkündür. Ermeni tasarısı konusunda Türkiye için pazarlık noktasında açık kapı bırakan Foxman, bu girişimi ile Ermeni tasarısı kartını tamamen kullanma/kaybetme noktasında temkinli davranmıştır.
ABD’de ADL ve AJC dışında yaklaşık 47 örgüt daha Ermeni tasarısının Amerikan Kongresi’nde kabul edilmesi için Kongre’ye baskı yapmaktadırlar. Bu örgütlerin dışında Amerikan Kongresi Temsilciler Meclisi kanadında tasarı yüzünden zor bir süreç yaşayan ve seçimler öncesi Ermenilere verdiği sözleri yerine getiremeyen Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelossi olgusu da bulunmaktadır. 1990’lı yıllardan beri Kongre’de Ermeniler lehine yoğun lobi faaliyetlerinde bulunan ve Türkiye aleyhine verilen hemen bütün Ermeni tasarılarında imzası bulunan deneyimli politikacı Nancy Pelossi tam bir muamma yaşamaktadır. Bir tarafta yıllarca savunuculuğunu yaptığı Ermeniler, diğer tarafta tasarının en azından şu an için sürüncemede kalmasını isteyen Amerikalı şahinlerin yoğun baskısı yüzünden Nancy Pelossi zor anlar yaşamaktadır. Şu ana kadar imza sayısı 225’i bulmuş olan tasarı metninin Silahlı Kuvvetler Komitesi’nden alınarak Genel Kurula getirilmesi hatta Genel Kurul’dan hemen geçirilmesi konusu Nancy Pelossi’nin vereceği karara bağlı olmasına rağmen Amerikan yönetiminde Başkan ve Başkan Yardımcısından sonraki en önemli üçüncü pozisyonda bulunan Meclis Başkanı Pelossi, tavrını tasarıyı bekletmek yönünde kullanmaktadır.
Amerikan yönetiminin Ermeni iddialarına yaklaşımı, kişisel yönde Ermeniler lehine olmakla beraber olaydan bahsederken “genocide/soykırım” kelimesini resmi olarak telaffuz etmekten/kullanmaktan imtina ile kaçınmak yönünde olmuştur. Her ne kadar Amerikan Kongresi’nce ve/veya yönetimince kabul edilmesi durumunda Türkiye açısından herhangi bir bağlayıcılığı olmayan bir tasarı olsa da, bu konu ABD’nin Türkiye ile olan ilişkilerinde artık önemli bir yere oturmuş ve gerek Amerikan karar alıcıları tarafından gerekse Kongre’de lobi faaliyeti yapan çeşitli Yahudi ve Ermeni örgütleri tarafından ustaca Türkiye’ye karşı bir koz olarak kullanılmaktadır.
Amerika’daki Yahudi lobi örgütlerinin Ermeni iddiaları konusunda son dönemde Ermeniler lehine yapmış oldukları çıkışları, İran ve Suriye ile geliştirdiği ilişkilere tepki olarak Türkiye’ye yönelik, İsrail’in lobileri eliyle gösterdiği göz dağı olarak okumak mümkündür.
11 Mayıs 20109 sene önce